Pages

25 Haziran 2010 Cuma

Yarım Kalan Tebessümler


Bu gece( ya da saat itibariyle dün gece ) birçok insan televizyon karşısına geçip Aşk-ı Memnu finalini izledi.Hiç bir yerli yabancı diziyi sıkı bir şekilde takip etmememe ragmen final bölümünü ben de heyecanla izledim. Aynı anda da twitter'daki yorumları takip ettim. Cuneyt Ozdemir'inden tutun, Şelale Kadak'ına kadar bir çok gazeteci-yazar yorumlara katıldı. Belki de ilk kez olsa bile diziyi izledi anlayacagınız. Bir şekilde herkesin dikkatini çekti.Hatta "twitter worldwide" listesinde 1 numaraya yerleşti Aşk-ı Memnu ( 3. sırada Dünya Kupası vardı, düşünün artık). Bir çok insan dizinin sonunu bildigi halde izledi.Herşey son sürat Behlül-Bihter-Adnan üçgeninde dönüyordu. Ne olduysa 1 saat kadar sonra oldu. Yaklaşık bir saat sonra Elazığ'dan çatışma haberleri geldi.Güvenlik güçleri ve terör örgütü arasında çıkan çatışmada 2 asker şehit oldu. Bir yaşlı teyze hayatını kaybetti. Aşk-ı Memnu muhabbetleri bir anda durdu. Son zamanlarda gerçekleşen saldırılar, patlamalar, şehit haberleri tüm Türkiye'nin merkezine oturdu. Hemen hemen hergün gündemde benzer can yakan haberler...Bunun sonu nereye varacak? Kimlerin rantı için insanlar ölüyor? Kardelen Elif öğretmenin dediği gibi kimin hakkını savunmak kime kaldı? Diyeceğim şudur ki, bugünü de şehit haberleriyle kapadık. Kimsenin tadı tuzu kalmadı.Herkesin bir tarafı buruk gazete okurken, haberleri izlerken. Umarım en yakın zamanda yüzümüzdeki tebessümlerin yarıda kalmayacağı günlere kavuşuruz.

21 Haziran 2010 Pazartesi

Gunun Şarkısı

Herkese iyi haftalar.Haftaya başlamak için güzel bir şarkı.

Mutlu olunuz:)

Train - Hey, Soul Sister from Matthew Stawski on Vimeo.

15 Haziran 2010 Salı

Sinsi Pazarlamacı Kızlar


Vuvuzelası ve golleriyle gündemimizi hayli meşgul eden dünya olayı Dünya Kupası hızla devam ediyor. Dürüst olmak gerekirse vuvuzela vızıltısı haberleri haricinde benim gündemimi pek meşgul etmiyor:)Fakat Dünya Kupası dahilinde başka bir haber dikkatimi çekti. Seyircilerden 36 kişi FİFA nın şikayeti üzerine Güney Afrika polisi tarafından sorguya çekilmiş. 36 kişinin hepsi de Hollandalı hatun kişi:) Kusura bakmayın böyle gülüyorum ama garip değil mi? Aslında geri kalanı daha da garip. Bu kızların suçları, Hollanda-Danimarka maçında hepsinin turuncu mini elbise giyerek tezahurat yapması. Küfür yok,hakaret yok. Sadece turuncu mini elbiseleri var. Efendim bu Fifa bu kızların "sinsi pazarlama"(ambush marketing) yaptıgını iddia ederek suç duyurusunda bulunmuş ve Guney Afrika sınırlarında da sinsi pazarlama yapmak yasadışıymış.Pazarladıkları iddia edilen şey ise ünlü Dutch birası Bavaria'nın Nisan'da çıkan turuncu konseptli ürünü. Kızcagızlar sorguda markayla hiç bir ilgileri olmadıgını defalarca anlatmak zorunda kalmışlar.Neticede serbest bırakılmışlar ama eğer gerçekten markayla alakaları yoksa ömürleri boyunca turuncu giymek istemezler herhalde. Bu arada turuncu renginin Hollandalıların favori rengi oldugunu unutmayalım.Amaaa biraz daha işin derinine inersek bakın neler var:)Herşey göründüğü kadar masum olmayabilir.

Gelelim sinsi pazarlamaya. Etkinliklerde ama özellikle spor etkinliklerinde yasal sponsor firmanın rakibi tarafından gerçekleştirilen pazarlama şeklidir.Çoğunlukla dikkat çekicidir. Birkaç örnekle daha iyi ifade edilebilir sanırım.1992 Barcelona Olimpiyat'larında Reebok maç sponsoruyken Nike basın toplantılarına sponsor oldu. Ayrıca Nike Air yüzü Michael Jordan altın madalyası takılırken Reebok logosunu çaktırmadan kapatmıştı.



Bir başka örnek de 2005 Wimbledon Turnuvasında yaşandı. Turnuvada resmi su sponsoru Buxton'ken etkinlik alanının hemen dışında 2004'de Maria Sharapova'nın sponsoru olan Palmolive-Colgate deodorant şişesi ambalajında su dağıttı.Gerçi bu şişeler kapıdaki görevliler tarafından içeriye alınmamış ama olsun. İlgi çektiği kesin.

Yani diyeceğim şudur; Dunya Kupası'nda yaşanan olayda aslında Bavaria'nın çok da masum oldugunu sanmıyorum ama adı üstünde sinsi pazarlama...Bu arada umarım kızlar bu sorgulamaya değecek kadar ücret almışlardır:)

Sevgiler,

Meksika Körfezi'nden Manzaralar

21 Nisan'da Deepwater Horizon petrol platformu patladığından beri petrol sızıntılarının çevreye ne kadar zarar verdiğini biliyoruz. Ayhan Demiral'ın sitesine eklediği fotografları görünce felaketin boyutunu bir kez daha anlıyorsunuz. Fotograflar için Ayhan Bey'e teşekkürler.





14 Haziran 2010 Pazartesi

Günün Şarkısı 3

My eyes grew heavy and my lips they could not speak
I tried to stand up but I could not find my feet

Veeee günün şarkısı ...

Dadının kafasını suya gömmek isteyen annenin hikayesi

Son bir kaç gündür internet aleminde dönen, dadıyla mavi yolculuk muhabbetinden bayıldım artık. Hurriyet gazetesi yazarlarından Sibel Arna son yazısında ailesi ve arkadaşlarıyla çıktığı mavi yolculuktan bahsetmiş. Bu sevgili yazarımızın 9 aylık bir bebişi var anladıgımız kadarıyla. Ve bu tekne yolculuguna bebeğinin dadısını da dahil etmiş. Ve dadı hakkında atıp tutmuş. Hatta dadılarla ilgili pek hoş olmayan genellemeler yapmış diyebiliriz. Hatta yazının sonunda bir dadının kafasını suya gömme fantezisinden bile bahsetmiş:) Ve millet şu anda bu yazıya ve bu yazara ateş püskürüyor. Dadıların da insan oldugunu, parayla tutulan köleler olmadıklarını twitter, ekşi sözlük gibi bir çok yerde okuyabiliriniz.

Evet yazı gerçekten kötü. Birincisi, yazı Türkiye'deki büyük ulusal gazetelerden birisinde yer alacak kalitede değil. Sanki kadın, günlüğüne yazmış. İkincisi, olay konu dadıdan memnuniyetsizlikse, girizgahda neden teknenin teknik özelliklerinden bahsedilmiş:)? Bize ne teknenin boyundan, yatak kapasitesinden ( bu arada kamera değil kamara denir onlara ). Ayrıca, bir dadının kafasını suya gömme isteğini bu kadar açıkça dile getiren birisinin çocuguna nasıl rol model olacagı düşündürücü. Son olarak, bu yazarın geçmiş yazılarına baktığımızda ondan daha fazla bir performans beklemek çok da doğru olmasa gerek. Bu son yazısı sayesinde okunurlugu mu arttı yoksa insanların öfkesini mi kazandı emin olamadım.

Yazıyı

12 Haziran 2010 Cumartesi

11 Haziran 2010 Cuma

Kahve İçen Karıncalar


Blogger'a eklenen yeni veya benim yeni sandıgım sayfa tasarımlarını kurcaladım biraz.Umarım yeni sayfa yapısını begenirsiniz. Gelelim bugunun yazısına...Geçenlerde yine web'de oradan oraya atlarken güzel bir tasarım sitesiyle karşılaştım. Geniş bir ürün yelpazesi olmasa da bir kaç tasarımına bayıldım. Ne tasarlıyorlarmış derseniz, fincan, tabak, yastık kılıfı, havlu, kolye gibi birbiriyle alakasız objeler:) Aslında bana ilginç gelen kısmı her ürünün el yapımı ve çevre dostu olması. Zaten web sitesinde her ürünün nasıl yapıldıgını açıklamışlar. En begendigim tasarım fotografta gördüğünüz karıncalar basmış fincan. Ama henüz bu fincan satışa çıkmamış. Bu fincanı almak istiyorsanız bekleme listesine adınızı yazdırmanız gerekiyor.

Ayrıca kartpostal niyetine kullanabileceginiz ilginç bir fincan daha var. Görün derim.
Evet gelelim bıdı bıdı anlatıp da adını bir türlü telaffuz etmediğim sitenin adresine.

http://www.baileydoesntbark.com/ Bailey tasarımcı kızımızın köpeği olup havlamadığı da külliyen yalandır:)

Sevgiler,

Günün Şarkısı 1

Bugünün şarkısını dinlemek için buyrun

Sevgiler,

9 Haziran 2010 Çarşamba

Dikkat! İşletme Hatası


Bugün İstanbul'dan döndüm.İstanbul'un sağnak hali hiç çekilmiyor. Şimdi güneşe kavuştum da biraz içim açıldı. Yağmur da ne yağmurdu ama...Yollar dere olmuş akıyordu.Bir de sokakta bütün yağmur yağacak haberlerine inat giyilmiş yüksek puntolu açık ayakkabılı kadınları görünce hiç mi haberleri dinlemiyorsunuz kardeşim demeden edemedim. Tamam güzellik, şıklık ama su birikintilerinden açık ayakkabılarla geçmek de pek hoş görünmüyor doğrusu.

Neyse efendim, bize ne diyip geçelim. Ama dün bana ne deyip geçemediğim bir olaya şahit oldum. Hem kahve molası için ve hem de yagmurdan korunmak için normalde pek ugramadıgım Midpoint'e oturdum. Bu dolup taşan Nişantaşı mekanını nedense açıldıgı gunden beri pek hazetmem. Malum kötü alışkanlığım nedeniyle balkonda tente altında oturmayı tercih ettim. Yağmurun da en şiddetli oldugu dakikalardı. Mekanı terk etmek isteyen musteriler girişte yagmurun dinmesini beklerken, benim gibi yagmurdan kaçan bir kaç kişi de mekana giriş yapıyordu. Mekanın girişindeki yer döşemeleri de yagmurdan şıpır şıpır su olmuş. Ve kadıncağızın teki içeriye girmek üzereyken kendini bir anda yerde buluverdi. Düşmek zaten sinir bozucu, bir de üstüne sırılsıklam olunca iyice çileden çıkartıyor insanı. Bu müstesna mekanın görevlileri ne yaptılar? Düşen kadının hemen ardından yere kaymayı önleyen halı serdiler. Yahu bu insanların aklı nerede? Önce halı yok sandım. Islak zemin uyarısı koymadıkları için kızdım. Sonra halı gelince iyice sinirlendim. Madem halınız vardı neden sermediniz demezler mi adama?

Ey işletmeciler! Öyle dekorasyona tonlarca para döküp, mönülere alengirli yemekler eklemekle olmuyor bu işler. Hizmet kalitesini, müşteriye verdiginiz değeri göstermeniz lazım.Tabii bence...:)

Sevgiler,

6 Haziran 2010 Pazar

Çöp Otel "Save The Beach Hotel"


Aslında ilk önce Roma'da çevreciler tarafından yapılan çöp oteli yazmak için oturmuştum bilgisayar başına fakat birazcık araştırınca işin aslında daha derin ve başarılı bir proje oldugunu gördüm. Projenin adı Corona Save The Beach . Amaçları Avrupa plajlarındaki kirliliğe dikkat çekmek ve her yıl oylarla seçilen bir plajı temizlemek. Aralık 2009 da başlayan projenin seçilen ilk lokasyonu Roma'daki Capocotta Plajı temizlendikten sonra projenin ortaklarından Blue Flag tarafından mavi bayrakla taçlandırıldı.Her sene en az 1 plajı temizlemeyi hedefleyen proje için Avrupa'daki sahilleri aday olarak gosterebiliyorsunuz.İsterseniz aday olarak gosterdiginiz sahilin fotograf ve videosunu da yukleyebiliyorsunuz. En çok oy alan plaj bir sonraki temizlenecek sahil olarak belirleniyor.Henüz Türkiye'den aday gösterilmiş bir plaj yok.

Yine aynı projenin kapsamında sahillerdeki kirliliğe dikkat çekmek için 5 Haziran Dünya Çevre Günü'nde Roma'nın merkezine Avrupa'daki plajlardan toplanmış çöplerden yapılmış bir otel inşaa edilmiş. Save The Beach Hotel. Bu aralar Roma'ya yolu düşenler Alman mimar Schultz tarafından yapılan bu oteli görebilirler.

İşte çöp otelden yola çıkıp rastladığım çevreci hikaye bu şekilde.Umarım Türkiye de bir şekilde projeye dahil olur.

5 Haziran 2010 Cumartesi

Eyvah Iphone'um Doğurdu:)

Gençsiniz. Hayatta tecrube etmek istediginiz şeylerin listesi hayli kabarık ama hooopp bir anda bebek sahibi oluyorsunuz. Gece uykularınızın ağlama sesleriyle bölündüğünü ve ilgilenmek, altını değiştirmek ve beslemek zorunda oldugunuz küçücük bir bebeğinizin oldugunu düşünün. Bunu düşünürken lütfen bunun planlamadan olduğunu da ekleyiverin düşüncelerinize. Ben ne kadar düşünün desem de tecrübe etmeden zor olsa gerek.

Durex de kondom kullanmazsanız başınıza gelebilecekleri gerçeğe en yakın haliyle size yaşatmak için bir Iphone uygulamasıyla aklınızı başınıza getirmek istemiş. Iphone nasıl bebek yapar derseniz, onu da videoda izleyin. Çok eglenceli:)

Taksimetrik


Geçenlerde Ayşenur Yazıcı twitter'da faydali bir link paylaştı. Ben de hemen sizinle paylaşmak istedim. Taksiyle bir yerden bir yere gitmeden önce ne kadar tutacagını ögrenmek için hesaplama yapan bir site. www.taksimetrik.com Sitede taksi durakları başlığı olsa da link problem veriyor. Ama ücret hesaplamalarını denedim. Tutuyor. Umarım işinize yarar.

Sevgiler,

4 Haziran 2010 Cuma

Come As You Are - McDonald's Reklamı



McDonald's ın Fransa'da yayınlanan Come As You Are mottolu reklamı eşcinsellere sesleniyor. Niye sesleniyor bilmiyorum. Olmayan bir ayrımcılığı varmış gibi gösterip bunu avantaja çevirmek istemiş olabilirler ama saçma buldum şahsen. Fransa'da hangi eşcinsel McDonald's da dışlandığını düşünüyormuş acaba?

3 Haziran 2010 Perşembe

Günümüze Derya Baykal Gelse


Az once Dogrudan pazarlama iletişimcileri dernegi'nin son haber bulteni düştü posta kutuma. Son projelere hemen göz attım. Jacobs online bir proje yapmış. Jacobs şahane sohbet bahane isimli bir site kurmuşlar. Proje için seçilen ünlü Derya Baykal. Derya Baykal son bir kaç yılda oyuncu kişiliğinin ötesinde ev hanımları için önemli bir medya karakteri oldu. Televizyon'da yaptıgı program ve oynadıgı reklam filmleri bu karakteri son donemde iyice saglamlaştırdı.Yani Jacobs'un karakter seçimini gayet başarılı buldum.
Gelelim Jacobs projesine...Siteye kayıt olup Derya Baykal'ın sordugu soruları cevaplayanlar arasından 6 kişi seçiliyor. Derya Baykal da bu 6 kişinin gününe ( ev hanımlarının pastaları börekleri götürüp sohbetin dibine vurdukları gün:)) davetli olarak katılıyor. Site aslında çok sevimli olmuş ama bence ev hanımlarını hedeflemek için fazla karışık olmuş. Kaldı ki gün yapan ev hanımları kaç saatlerini internette geçiriyor merak ettim. Tabii bu projeyi Derya Baykal'ın tv programında anons edip projeyi o kanaldan desteklemiş de olabilirler. Umarım Jacobs hedefledigi sonuca ulaşmıştır.