Bugünlerde çevremde bir mutsuzluk salgını olduğunu hissediyorum, görüyorum hatta işitiyorum. İnsanların yüzlerinden, sözlerinden ve tavırlarından hayatlarından memnun olmadıklarını fark ediyorum. Ben genel olarak mutsuz ve melankolik bir insan değilim. Bu nedenle, kendi iç mutsuzluğumdan yola çıkarak yazmaya başlamadığımı belirtmek isterim. Bugün öğlene kadar konuştuğum 2 kişi de bana durup dururken mutsuz olduklarını söylediler. Haliyle ben de tamamen insani bir tepkiyle " Neden ? " dedim. Hem özel hem de iş hayatlarında mutsuz olduklarını söylediler. "çekip gitmek" istediklerini söylediler. Nedir bu insanlardaki çekip gitme arzusu? Acaba zor zamanlarda sorumsuzluk yapıp da kafalarını yorganın altına çekmek kolay mı geliyor?
Durup duruken bana mutsuzluklarını dile getiren iki kişiden sonra ben de sorabildigim insalara şunu sordum; "Mutlu musun?". Bakın aldığım bazı cevaplar;
Diyalog 1
-Mutlu musun?
-Sanırım mutluyum.
- Nasıl anlıyorsun mutlu oldugunu?
-Mutsuz günlerimi hatırlıyorum.
- Hmm mantıklı:)
Diyalog 2
-Mutlu musun?
-Süperim diyemem.
-Mutsuzluğundaki pay ne?
-Çok damardan giriyosun ama sen de...:)
-Yani özel hayat mı yoksa iş mi?
-Özel hayat...bu aralar kendimi çok yalnız hissediyorum
-Herkeste var bu aralar. ( Teselli etmek lazım:) )
İşte dereceli mutluluklar ya da mutsuzluklar...Kimisi çekip gitmek istiyor kimisi tecrübe ettiği mutsuzluklardan yola çıkarak mutlu oluyor. Benim kişisel yorumum da şu şekilde; İnsanların aslında hayatları iki kanaldan oluşuyor. İkili özel ilişkileri ( sevgili, eş, flört ) ve iş hayatları. Bunlardan bir tanesinde işler yolunda gidiyorsa mutlu hissedebiliyor insan. Bunlardan ikisinde de sorunlar yaşıyorsa mutsuzluğun içine düşüyorsunuz. Ama ikisi de iyi gidiyorsa harikasınız ve aradaki kucuk tatsızlıkları da mutsuzluk olarak görmüyorsunuz bile:)
Şimdi ben mutsuzlar için bir kaç şey söylemek istiyorum.
- Hayatımızda bizi mutsuz eden durumların dışında farklı mutluluklar bulmaya çalışmak zorundayız. Özellikle kesip atamadığımız veya değiştiremediğimiz durumlarda bunu yapmalıyız. Bazen görmezden gelmek bile mutsuzlugu azaltabiliyor. Ama bunu söylerken problemleri yoksayın demek istemiyorum. Bu, sadece değiştirmeye gücünüzün yetmediği konularda geçerli.( trafik gibi:) )
- Hiç kimse doğduğu andan itibaren mutsuz değildir. Eskiden sizi mutlu eden şeyleri hatırlayın ve şimdi hayatınızda olup olmadığına bakın. Belki bıraktıgınız eski bir hobi,uzun zamandır görmediğiniz bir arkadaş ya da tadını unuttuğunuz bir yemek... ( Çok mu iyimser oldum ne :) ) Ama bir zamanlar bizi mutlu etmeyi başardılarsa ve bizde de çok buyuk degisiklikler olmadıysa neden bize yine mutlu edemesinler ki?
- İnsanlara sorun. "Mutlu musun ?" diyin. Çünkü başkalarının mutsuzluklarını ya da mutluluklarını ve nedenlerini dinlerken kendi içinizde farklı bakış açıları yakalabiliyorsunuz. En kötü ihtimalle kader ortağı buldugunuz için bir nebze de olsa kendinizi yalnız hissetmekten kurtulursunuz:)
Görüşmek üzere;)
7 yorum:
mUTLU DEĞILIMMMM :(
hayat o kdr monoton ki.. herşey aynı :( bunaldım..
keşke ferhat burda olsa. ya da bi ıcaga binsem.. ama nereye gittiğimi bilmeden..
huzur istiyorum.. huzur
insan büyük mutsuzluklar yaşayınca küçük şeylerden de mutlu olmayı öğreniyor..ama bazen küçük şeyler de yeter artık daha iyisini istiyorum dedirtiyor..ne bileyim karmaşık yaratıklarız sanırım:))
Aslında yazmayı hiç beceremem, fazla kitap okumadığımdan olsa gerek, yine de iki önceki yazından yorumlarayarak başlamak istiyorum :)
Dominotaşı gibi yaşıyoruz hayatı.. Bir taş devrilirken başka taşları etkiliyor, yönümüz değişe değişe ilerleyip yaşıyoruz. Malum sonunda önemli olan taşın boşluğa devrilmemesi, güzel bir şekil çıkarması.
Elbette herzaman istediğimiz gibi gitmiyor olaylar, istemediğimiz şekiller, hiç hesapta olmayan manevralar.. Tek bir çözümü var, ileriyi görüp hayatı farklı şekillendirebilmek.. Keşke gerek kalmasa da bir kerede 12’den vursak.. (Domino gösterisinden dart oynamaya gitmiş gibi oldum. Şimdi ne alaka demeyin, ben de anlam veremedim. :)) O kadar da bilge olamıyor ki insan..
Mutlulukla ilgili, bu aralar aslında hiç mutlu değilim diyerek başlayayım. Bir süredir devam eden bir durum bu. Dışarıdan bakan birisi yuh bu herif mutlu olmasında kim mutlu olsun bile diyebilir.. Mutlu değilim ama ne yapayım.. Mutluluk zaman kısıtına getirilesi bir kavram değilmiş bunu öğreniyorum bu aralar..
Yazına atfen aşık olmak da, işinde başarılı olmak da tek başına yetmiyor.. Aşık olunca insan karşındaki kişininde aynı şekilde sevmesini bekliyor, birlikte bir ömür geçirmek istiyor.. İşinde başarılı olan da para bekliyor, saygı bekliyor..Bütün bunlar, salt elinizde olan şeyler de değil ki...Mutluluğunuzu etkileyen başka kişiler var. Sevdiğiniz, çalışma arkadaşlarınız, çevreniz... Taşlar umduğunuz şekilde devrilmedi mi mutlu olamıyor insan.. Az önce dedim ya, bu aralar hiç mutlu değilim :(
Belki de beklentilerimizi çok yüksek tuttuğumuz için mutsuzluğa biz davetiye çıkarıyoruzdur...
Fenerbahçe kazansada guzel oynamadığı zaman mutsuz oluyorum :)
...
Belkide mutluluk derecelendirilince ortaya cıkıyor bu mutsuzluk. Mutluluğunu 1 ile 100 arasında puanladıgında anlıyorsun olayı. Fakat burada bir kriter var. Eşik değeri nedir? Senin için 50 benim için 40 başkası için 60. Birinin mutlu oldugu olayı yasadıgında sen okadar mutlu olamıyorsun bu yuzden. Sen kriteri yuksek tutuyorsun, onunki daha az...
Mutluluk konu olarak kader gibi, bir dongude dolanıyorsun. Uzun sure kendi eşik değerini gecemeyenler otomatik olarak bu değeri daha aşağılara dusuruyor. Sonrasında daha kucuk seylerden mutlu olmayı başarabiliyor.
...yok yok çok değişken bişey bu. Bir az bir fazla , bu değeri okadar çok ve rahatça değiştirebiliyoruzki, olaylar arasında çatışma yaşıyoruz. Hayatımızdaki tutarsızlıklarda bundan dolayı fazla. Ayrıca şunuda eklemek istiyorum bence eşik değerinin altında olan olaylar(mutsuzluk), üstündekileride etkiliyor. Ortalamayı düşürüyorlar. sonucta insan boş bir anında bu ortalamaya gore mutlu yada mutsuz olduguna karar veriyor.
Not: hayatımda okadar özel bir kadın varki nasıl mutsuz olabilirim... :P
Eşik değerinizin üzerinde kalmanız dileğiyle...
mutluluk...neden böyle bişeyin var olduğuna ve sanki elle tutulur bişeymiş gibi sorgulanmasına,daha sonrada acizce kendi mutluluk seviyemizi belirlememize ve sonrasında kendimizi kandırarak kurduğumuz aciz düzenin bi parçası olup evet artık mutluyum gibi cümleleri kurmak isteyip mutlu olduğumuzu zannedip belli bir süre sonra hadi ya aslında mutlu deilmişim diye o kurduğumuz düzenin gidişinin arkasından bakmaya başlayıp bu seferde kendimizi mutsuzluk abidesi ilan ederiz ki?
bu ve bunun gibi soruları acımasız bi şekilde kendine sorabilen, kendiyle her zaman yüzleşebilen gerektiğinde yine açık açık kandırmacalardan ya da mazeretlerden oluşmayan bi tavırla kendine hesap sorup cevaplar türetebilen insan o sırada bunları yaparken yeterince acı çekiyor ya da hayatının bok gibi olduğunu düşünse de, belki kendini koyu bir karanlığın içinde ya da düştüğü bir kuyunun en dibinde olduğunu hissetse de belli şeyleri aşabildikten sonra aslında en dipte olmanın ona güven verdiğini çünkü daha fazla düşecek yerinin olmadığını farketmeye başlaması ve bunun gibi düşüncelerin beyninde dolanmaya başlamasıyla o karanlıkta kendi hayatından herhangi bir parçayı ışık olarak kurgulayabileceğini (bu bir sevgili,aile ya da çok basit herhangi bişey de olabilir) ve o durumdan çıkabilip hayatının kontrolü herşeyiyle hatta davranışlarının duygularının kontrolü bile herşeyiyle ona ait ve bu yetiye sahip olabildiğini farketmeye başladıkça bence varsa eğer mutluluk diye bişey işte budur ve bundan sonrasıdır derim gerçek mutluluğu elde etmek...
herkes bi şekilde hayatında az veya çok rol kesiyor bişeylere ulaşabilmek için,çoğu bunun farkında bile olmuyor o halinin kendi gerçekliği olduğunu zannediyor ve en kötüsü de kendini kandırıyo olduğunun farkında bile olmaması,dolayısıyla noluyo kendi gerçeklerinden uzak farkında olmadan kurduğu düzenin belki yetersiz elemanı olduğu ya da tam tersi o düzene çok fazla geldiği için neymiş efendim mutsuz oluyor,ulaşmak isteyipte ulaşamadığımız bişey biz ulaşamadıkça gözümüzde iyice ilahlaşıyor neden çünkü kendimizi kandıracak o kadar mantıklı sebepler sıralıyoruzki ama ulaşamıyoruz noluyoruz mutsuz oluyoruz,hadi ulaştık diyelim bu seferde nankörlük başlıyor daha fazlasını istiyoruz belki bizi 1 ay önce ulaştığımızda hayatımızın tek anlamlı şeyi bizi en mutlu edicek şey olarak gördüğümüz şey bi anda puff oluyor noluyoruz yine mutsuz oluyoruz:)bu komedi böyle devam ediyor bunu çeşitlendirmek için binlerce düzen kurulabilir, ve bu tarz insanların bir eksiği de bişeylere tepeden bakamıyor olması sadece önündeki şeyleri görebiliyor olmaları etrafında arkasında ne olup bittiğinin farkında olmamaları ve toplum kuralları kalıplar falan filan bu kalıplara içten büyüyerek ayak uydurmaya,kalıpları doldurmaya çalışmaları kendi kalıplarını bile oluşturamayıp içten doldurdukları kalıplarda sıkışıp kalmaları,değer verdiklerini zannettikleri şeylere gerçekten değer vermiyo olmaları...
benim kurguladığım tarzda bi insan sa napıyor o seviyeye gelebilmiş bi insan diyeyim mutluluğu ya da mutsuzluğu bi amaç yada hedef haline getirmiyor belki bu hale gelene kadar hayatın ne kadar boş olduğu anlamsız olduğu gibi olumsuz melankoli düşüncelerle de boğuşuyor ama bunlar artık onu mutsuz etmiyor çünkü hayat ne kadar boş olsa da bişeylere anlam yükleyebilerek o boşlukları doldurabileceğini biliyor,kendi dünyasını istediği gibi kurgulayabiliyor kendi kalıplarını kendisi oluşturuyor ya da uyması gerektiği kalıplara içten doldurararak sıkışarak değilde dıştan küçülerek kaplayarak ulaşıyor,bişeyleri tepeden görebiliyo olmanın tatminliğiyle boğuşmuyor kendini bişey zannetmiyor sadece tatmin oluyor bişey olduğunu biliyor,hislerinin duygularının çoğundan artık yoksun olduğunu hissetse de kendi ulaştığı seviyedeki en mükemmeli kurgulayabilerek bişeyleri kendi istediği doğrultu da elde edebilip belki de herkesin hissedemediğinden daha fazla "insansı" hissettirebiliyor o duyguları kendine...dolayısıyla isterse mutluluk gibi bir kavram oluşturup inanıp hedef seçerse, kendini en mutlu insan haline getirmesi çokta zor olmuyor ama genelde böyle şeylerle uğraşmıyor çünkü ihtiyacı yok kendini kandırmaya o sadece yaşıyor hemde tüm özümlemesine hayattan zevk alabiliyor kendini kötü hissettircek bişey yaşadığında yada bi engelle karşılaştığında kendini mutsuz ilan etmiyor sadece tecrübe kazanıyor bir şekilde bu yaşadığı olumsuzluktan bile kendine kar çıkartabiliyor ve bi sonraki mutluluğunun(hedef seçti diyelim) daha büyük olması için malzeme topluyor kendini geliştiriyor...nelerin yapılabilip nelerin yapılamadığı ya da ne düşünüp ne düşünemediğimiz bunların hepsi yaz yaz bitmicek şeyler ve sanırım yeterince karışık yazdım okuyanlar kusura bakmasın tekrar gözden geçirmek de büyüdü gözümde:)çoğu kişi yazdıklarımı anlamsız bulucaktır saygı gösteririm bu düşünceler sadece "bence"lerden ibaret ne de olsa,bunun farkında olmanız yeterlidir...
bi diyalog da benden olsun;
-mutlu musun?
-ilgilenmiyorum ne farkeder ki?tanımlarmısın?
-mutluluk ....... budur.
-o kadar basit bişeyse ben zaten hep mutluydum haala da mutluyum o zaman.
-ne yani hiç mutsuz olmadın mı?
-onla da ilgilenmiyorum. tanımlarmısın?
-e yani mutluluğun tersi gibi bişey düşün ulaşamazsın başaramazsın hani falan anla işte...
-hmm anladım...o zaman ben hayatta hiç mutsuz olmamışım yazık bana:)
-saçmalıyosun!!ne yani herşeye ulaştın herşeyi başardın mı?
-anlayamadığın ya da inanmak istemeyip gözünü korkutan herşey saçmalıksa evet saçmalıyorum ve evet ulaşmak ya da başarmak isteyipte kendime hedef seçtiğim herşeye bi şekilde az veya çok ulaştım başardım...
-olmaz öyle şey daha fazla saçmalık duymak istemiyorum bu konu burda kapansın...
-ben de sizi seviyorum:)
Mutsuzluk kavrami zaten hayatimiz boyunca olacak bir kavram, bence bu kadar irdelemeye gerek yok diye dusunuyorum... irdeleyerek mutsuzluklarimizdan zaten kurtulamayacagiz, onemli olan gunluk hayattan mutluluklar cikarmaktir ve mutsuzlugu minimuma indirmektir...mutsuzlugumuzu dusunmenin yarinlara faydasi yoktur, belki de vardir ama bir dereceye kadar...o mutsuzlugu ne kadar asagiya cekecegimizle bir alakasi olabilir onu da zaten yasadigimiz hayatta edindigimiz deneyimlerle yapabiliriz sanirim.
Yorum Gönder