Pages

14 Ağustos 2010 Cumartesi

Nerede Kalmıştık? Porto Carras

(Oralara götüren bir tını)

En son Selanik'deki otelden aldığımız öneriyle ve yol tarifiyle Halkidiki'nin yolunu tuttuk. Aslında bütün tatil boyunca navigasyon cihazına avrupa haritası yuklettirmedigimiz için hayıflanıp durduk. Gittigimiz yerlerde avrupa haritası yukletebilecegimiz Navigon bayisi bulamadıgımız için de eski usül kagıt haritamıza bakarak ve yol tabelalarını takip ederek ilerledik...



Selanik merkezden Halkidiki'ye gitmek için otelden aldıgımız tarifle sırasıyla Nea Moudania, Neos Marmaras ve Porto Carras tabelalarını takip etmeye başladık. Halkidiki yarım adası haritada uzanan 3 parmak şekline benzediği için hep ilgimi çekmişti.

En doğudaki parmak Agion Oros, ortadaki Sithonia ve en batıdaki ise Kassandra olarak geçiyor. Agion Oros 20 den fazla manastırıyla, özel ve özerk bir bölge. Agion Oros ya da bizim dediğimiz adıyla Aynaroz, Ortodoks Hristiyanları için kutsal bir yer.Aynaroz'a özel izin alarak girebiliyorsunuz. Tabii erkek olmak koşuluyla. 1060 yılından beri bölgeye hiç bir kadın girememiş. Agion Oros başlı başına bir konu oldugu için bu kadar bilgi vermek yeterli sanırım. Daha fazla tarihi bilgiyle canınızı sıkmak istemem.

En batıdaki ayak olan Kassandra ise Selanik'in İzmir benzetmesi gibi Çeşme'ye benzetiliyor.Hem Selanik merkeze yakın olması nedeniyle hem de daha turistik olması nedeniyle en kalabalık ayak burası.

Biz ise ortadaki ayak olan Sithonia'ya gittik. Selanik merkezden Porto Carras yaklaşık 100 km. Porto Carras Sithonia nın batı kıyısında kalıyor. Sithonia'da ilerlerken bir tarafınız deniz bir tarafınız yeşillerle dolu yolda her koyda başka bir tesis görüyorsunuz. Neos Marmaras'a geldiginizde tepeden Porto Carras'ı görmemek imkansız. 1970'lerin ortasında yapılan tesis Yunanistan'ın en büyük tesislerinden birisiymiş. Birisiymiş diyorum çünkü gidene kadar biz de nereye gittigimizden bir haberdik. 18.000 hektarlık bir alana kurulmuş. Tesisten içeriye girdiginiz andan itibaren ilginizi çekebilecek bir çok şey var ama Türkiye gibi bir turizm cennetinde yaşayan ve birbirinden güzel bir çok tesisi görmüş yurttaşlar olarak çok şaşırmayabilirsiniz. İçeride 2 tane otel var. Meliton ve Sithonia. Bir de bungalowlardan oluşan Village Inn.Benim ilgimi çekmeyi başaran kısım işte şimdi geliyor. Porto Carras'ın içinde Yunanistan'ın en büyük ve Avrupa'nın da en büyüklerinden birisi olan özel bir marina var. Odanızdan sürekli güzel teknelerin geliş gidişlerini izlemeniz mümkün:) Tümünü gezemenin pek mümkün olmadığı alanın içinde bir de 45.000 km2 lik alana yayılmış üzüm bağları var.

Otelin belirtilmesi gerek bir özelliği de çocuklu ailelerin gözdesi olması.Yani öyle başbaşa romantik bir tatil geçirelim ya da biraz kafamızı dinleyelim diyorsanız Porto Carras'ın yakınından bile geçmeyin:) Neredeyse en az 2 tane olmak üzere her ailenin çocuğu var ve haliyle epey gürültü çıkıyor ortaya. Yunanistan'ın tümünde toplamda 7 tane olan casinoların bir tanesi de yine Porto Carras'da bulunuyor.

3 günü burada geçirdikten sonra aynı guzergahta İpsala'ya geri donduk. Yolda Xanthi'deki dostlara tekrar ugradık. Ve tabi ki İskeçe'deki(Xanthi) meşhur kurabiyeciye ugramayı da ihmal etmedik:)Bademli un kurabiyesi ve karyokaları istifleyip ülkeye geri dönüşü yaptık.Dönüşte sınırda herhangi bir sıra beklemek zorunda kalmadık.

Arabanızla farklı bir ülke görmek ve dostça karşılanmak istiyorsanız Thassos'u, Kavala'yı,Xanthi'yi,Halkidiki'yi tavsiye ederim. Her bütçeye göre konaklama seçenekleri mevcut. E benzin de Türkiye'ye kıyasla daha ucuz. Guvenlik konusunda da hiç bir sıkıntı yaşamazsınız. Gittiğinizde mutlaka Türkçe konuşabileceginiz insanlar da karşınıza çıkacaktır. Anneannesi, dedesi Türkiye'den göçmüş ve size bir kaç Türkçe kelime söyleyebilecek dostça insanlar tatilinize daha da keyif katacaktır. Tıpkı Thassos'daki sokak çalgıcılarının Türk oldugumuzu ögrendikten sonra bize özel "mastika" çalması gibi...:) Ya da vapurdaki teyzenin çat pat Türkçesiyle bize "Şehrazat ve Kerem" diyerek Binbir Gece'yi izlediğini anlatmaya çalışması gibi...

Asya'dan Avrupa'ya, Amerika'ya gidip de Yunanistan'ın sadece bir kaç adasını görüp anakarasını göremeyişimi sadece "denk gelmedi" diyerek açıklayabiliyorum. Umarım ülkenin batısını da en kısa zamanda görme şansım olur.

Sevgiler,

Hiç yorum yok: